KASIM PADİŞAH (DÖRT AYAKLI MİNARE) CAMİİ
Özdemir Mahallesi, Yenikapı Caddesi yakasında, yol üstünde, Balıkçılarbaşı semtindedir. Tek kubbeli almaşık örgülü kare prizma gövde silmeyle son bulurken içe çekik yine almaşık örgülü sekizgen kasnak ve kurşun kaplı kubbeyle son bulur (Çizim 4).
Harimde, yanlarda üçer, kuzey ve güneyde ikişer penceresi olup tümünün iç ve dışında kemerle kapanan girintileri vardır. Bugün ikisi de kapatılmış olan kıble duvarı pencereleri içinden yanlara doğru yükselen merdivenlerle, doğu ve batı duvarı güney pencereleri üstüne yerleştirilen ve harim üst yarısına açılan ufak mahfillere ulaşılır. Harimin kuzey duvarında, son cemaat yerinin üç kubbe özengileri yerinde bırakılarak, eğik (akıntılı) bir betonarme tabliye ile örtülmesi çok hatalıdır. Son cemaat yeri doğu ucundaki kapıyla, mahfile bağlantı vardır. Bu, Diyarbakır için ilk ve son uygulamadır.
Bir bakıma camiden daha ağır basan ve üç monolit kolona oturtulan kare kesitli minare bir sanat ve teknik gösterisidir (Fotoğraf 3). Gövdede almaşık örgüler köşelere varmadan kesilir. Üç ara silme gövdeyi eşit olmayan dört parçaya böler. Peteğin üst yarısından fazlası beyaz taştandır. Gövdenin doğu yüzündeki 1500 tarihli yazıtta Akkoyunlu Sultan "Kasım" adı geçmektedir. Bu nedenle halk yapıyı Kasım Padişah adıyla anarken, minaresinden ötürü dört ayaklı minare veya "Muallak" (boşta, boşlukta) olarak da tanır. Mutahhar veya bunun kısaltılmış şekliyle Şeyh Matar adını, daha önce bu yerde Şeyh Mutahhar'ın mezarı olmasına bağlayanlar vardır. Bu adla anılan asıl cami, Mardinkapısı'na ilerlerken yol üstündeydi ve yıktırılarak yine yola katıldı.
Yıkılan ve betonarme tabliyeyle örtülen son cemaat yerinin, harim duvarında kalan özengilerine bakılırsa, köşe ön ayaklar, şimdikinden biraz daha uzun ve L kesitliydi. Tek kubbeli camilerin Artuk ve Akkoyunlu günlerinde de sevilerek kullanıldığı, Osmanlıların zaten bu kubbe gelişimi üstünde oldukları, yerel özelliklerle benimsedikleri anlaşılıyor.
|