Diyarbakır ve İlçeleri Web Tanıtım Kültür Sitesi
  Çayönü Öyküleri
 
ÇAYÖNÜ'NÜN BiNLERCE YILLIK ÖYKÜSÜNDEN BiR KESiT
çayönü'nün yerleşim öyküsü şöyle başlar...
Avcı-toplayıcı bir topluluk, güneydoğu Torosların güney eteklerinde Suriye içlerine kadar uzanan geniş düzlükler ile, Doğu Anadolu yüksek platosunun kesiştiği dağ arası ovasında Pleistosen'e ait, artık dol­ma aşamasına gelmiş bir gölün artığı zengin alüvyal topraklara gelip yerleşir. İlk köylerini kurdukları
alan, bir kalker kayalığının sınırladığı, dağdan gelen sürekli bir akarsuyun beslediği çevresi sazlıklar ile kaplı küçük bir gölün kenarıdır. Saz ve kamış demet­lerinin birbirine bağlanması ile oluşturulan yuvarlak çukur tabanlı barınaklarını ortalama 4-5 m. çapın­da açık alanlar bırakarak birbirine yakın olarak yer­leştirirler. Zamanla, kulübelerin yapımında, birbirine sepet örer gibi bağladıkları orta kalınlıkta ağaç dal­larını ya da genç ağaçları kullanarak üzerlerini de toprak ile sıvamaya başladıklarını görmekteyiz. Aynı zamanda kulübeler söbe biçimli bir görünüş kazana­rak iç hacimleri büyümüştür. Kulübe duvarlarının alt kesiminde belli bir yüksekliğe kadar taş kullanımı ve tabanının sıvanması son yuvarlak planlı kulübe­lerin özelliğidir. Bu dönemden sonra artık taş temel ya da subasman çayönü yapılarının vazgeçilmez bir öğesidir.
 
Binlerce yıl önce yabani atalarının avlandığı bölgede evcil hemcinsleri köye dönmekte. (Resim 3)
 
Yuvarlak kulübelerin hemen üzerinde Izgara Planlı Yapılar olarak adlandırdığımız, uzun dikdört­gen, ızgara şeklindeki taban altı düzlemli, üst yapı örtüsünde dal-örgü geleneğinin korunduğu söbe ya­pılar karşımıza çıkmaktadır. Köy sakinlerinin çukur barınaklardan toprak seviyesine hatta "biraz daha yükseğe çıkma" gereksiniminin, su taşkınlarından ya da uzun yağışlı mevsimlerin neden olduğu rutubet­ten kaynaklanmış olabileceği öngörülmektedir. Nite­ kim yerleşmede bu dönemde büyük bir sel baskının olduğu kazılar sırasında belirlenmiştir.
Bu yapıların taban düzlemlerini yükseltici taş "ızgaraları" ortaboy toplama taşların yan yana ve üst üs­te iki veya üç sıra şeklinde dizilmesi ile oluşturulan düzlemlerin aralıklarla birbirine koşut yerleştirilme­sidir. Izgara sisteminin yapının her yenilenişinde daha geliştirilmiş olduğu izlenmektedir. Geniş aralıklı iki ucu açık ızgaralardan, meander görünüşlü tek ta­rafı kapatılmış ızgaralara, daha sonra da aralıkların sıklaşıp ızgara ağızlarının kapatıldığı, ızgara aralık­larının da yer yer yassı kapak taşları ile örtüldüğü bir gelişim... Bu tabanın gelişimi, Kanallı Yapılar olarak adlandırdığımız evrede, gelişiminin zirvesine ulaşıp yapının taş ve kerpiçten yapılmış duvarlarını taşıyan ustaca ve özenle örülmüş, birbirinden dar kanallar ile ayrılan taş bir platform haline dönüş­müştür. Izgara planlı yapıların ızgaraları üzeri kamış ve ince dallarla örtülerek üzerinde oturup iş yapıla­bilir bir düzlem oluşturulmuştur. Belki de daha ileri­ki yapılarda karşılaştığımız çok güzel örülmüş hasır­ların ilk ilmekleri bu dönemde atıldı. Bu kalın örtü­nün üzerine toprak bir taban yapılmaktadır. Bu taba­nın eski örnekleri hiç elimize geçmedi, olup olmadı­ğını da şimdilik bilmiyoruz, ancak son yapılarda ta­banın, birbirinden küçük taş dizileri ile ayrılan parçalı bir görünüşü olduğu elimize geçen bir örnekte mevcut. Çok esnek olan alt düzlemin üzerine yapılan yekpare tabanın kullanımı sırasında çabuk çatlayıp kırılması, olasılıkla Çayönü halkını bu tür bir çözü­me zorlamıştır.
Izgara Planlı Yapılar aynı zamanda daha geniş, bölmeli ve kapalı bir mekanda yaşama gereksinimi­nin sonucu da ortaya çıkmış olabilirler. Yakındoğu ve Anadolu'da eşzamanlı başka yerleşmelerde Yu­varlak Planlı Kulübelerde iç bölmelerle karşılaşıl­makla birlikte Çayönü'nde buna gereksinim duyul­mamış. Yuvarlak Planlı Kulübelerin avlularının gün­lük işlerde yoğun kullanımına karşın bu evrede çakmaktaşı işlemek dahil birçok işlerin kapalı mekanlara çekilmiş olduğu ve yapının içinde işlerin mekan­lara -modern ev planlamasında olduğu kadar "katı" bir ayırım olmamakla birlikte- bölünmüş olduğu dikkati çekmektedir. Yapıların ızgaralar üzerindeki kuzey mekanı Çayönü sakinlerinin günlük yaşamının geçtiği bir mekan olmasının yanısıra deri işçili­ğinden, dikiş dikmeye, değişik malzemeden süs eşya­larının yapıldığı bir atölye işlevini de görmekte. Bir anlamda bu mekan bir sonraki Kanallı Yapılar Evresi'nin "uzmanlaşmış atölyeleri"nin öncüsü olma niteliğini taşımaktadır.
Orta mekan ise daha aşağı düzlemde, tabanı defa­larca sıvanmış, güneydoğu köşesine yerleştirilmiş ta­banı taş döşeli ocak ise en önemli öğelerinden biri. Bu mekan yabani buğday, mercimekgiller gibi bitki­lerin öğütüldüğü, ezildiği, etlerin dövüldüğü havan elleri, öğütme taşları gibi aletlerin bulunduğu, kısa­ca yiyeceklerin hazırlandığı "mutfak". Yapının en güneyinde ise ortada dışa açılan kapı ve her iki yanında değişik büyüklükte küçük bölmeler mevcut. Bu bölmeler olasılıkla kiler, depo gibi kullanılmış. Yapının dışa açılan kapısı da bu bölmelerin ortasındaki açıklıktan. Kapının dış iki yanında da iki tane payandamsı kısa duvarlar bulunmakta, bu duvarcıkların hemen kapının önünde küçük bir sundurmanın taşıyıcılarının altı da olabilir.
Dış orta avluların kullanımı süregelmekle birlikte, olasılıkla bu kullanım su taşkınından sonra azalmış ve sık aralıklarla yerleştirilmiş, yüzleri güney doğu­ya dönük yapıların aralarında kalan dış alanlar sade­ce işe yaramayan hayvan kemiklerinin, kırık aletlerin atıldığı ve küllerin döküldüğü "çöplükler" haline dö­nüşmüş.
Kanallı Yapılar Evresi'nin sakinleri artık taş platform üzerinde yükselen gerçek taş duvarların taşıdı­ğı kerpiç duvarlı yapılarda oturmaktadırlar. Yapıların çatıları büyük bir olasılıkla sivri ve üzeri "geleneksel" bir biçimde dal, çalı çırpı, saz gibi malzeme ile örtülmüş, yapıların içinde ise birbirine kapı açıklıkları ile bağlanan taş duvarlı bölmeler var. Ancak henüz kerpici biçimlendirmeyi bilmiyorlar, topanlar halinde taş duvarın üzerine diz ip sıkıştırmışlar ve dışarıdan taş kesim de dahil olmak üzere sıvamışlar. Evin ta­banları da toprak ile sıvanmış. Evin çevresini dola­nan taş kaldırım bu dönemin başka bir yeniliği. Bu dönemde köyün yerleşme düzeni de değişmiş, batı bölümü doğu-batı yönünde aralarda geniş açık alan­lar bırakarak yapılmış yapıları ile konut + atölye alanı olarak ayrılmış, doğusu ise köyün ortak "özel alanı" kimliğine bürünmüş.
Köyün batı kesimindeki açık alanlarda yapıların çevresinde kulübeler şeklinde her biri değişik alanda uzmanlaşmış küçük atölyeler yer almakta. Izgara planlı yapıların "ev içi" üretimi artık daha "profesyonel" atölyelere dönüşmüş. Bu atölyelerin kimisinde boneuk, kimisinde çeşitli bezerne öğeleri, kimisinde kemik aletler, kimisinde de boneukları delmek için deliciler üretilmekte. Derinin işlenme aşamaları, aynı zamanda ev olarak kullanılan yapıda gerçekleşirken, olasılıkla giysi haline dönüştürülüp bezenmesi de bu atölyelerde gerçekleşmiş. Takı ve bezerne atölyelerinin vazgeçilmez alet takımı içinde değişik boyda kemik bızlar, iğneler, spatulalar, sırım germeye yaradı­ğını düşündüğümüz delikli aletler; çakmaktaşı ve doğalcam kazıyıcılar ve deliciler; farklı taşlardan bızlar, deliciler, minik keskiler, "tornavidalar", birkaç tane değişik boyda taş "top" ve bazen oluklu taş bulun­makta. Toplanmış değişik renkte taşlar, malakit topanları, tekrar dönüştürülmek üzere saklanan kırık boneuklar, bilezikler, taş alet parçaları vs. olasılıkla bir köşede istiftenmiş. Bazı atölyelerde, olasılıkla, bir köşede kuru kafalar bulunmakta.
Köyün doğu kesimi ise çok sayıda değişik büyük­lüklerde "ateş çukuru"nun yer aldığı geniş açık bir alan. Alanın güney tarafında büyük değişik işlevli yapılar yer almakta: Tabanı geniş yassı taşlarla kaplı Saltaşı Döşemeli Yapı ve daha doğusunda söbe planlı Kafataslı Yapı. Her iki yapıyı da toprağın içi­ne oturtmuşlar, kuzey duvarlarını kalın örmüşler ve payandalarla desteklemişler. Yapıların ortasına pa­yandaların karşısına gelecek şekilde aynı hizada bi­rer dikilitaş dikmişler. Saltaşı Döşemeli Yapı 'da farklı doğrultuda bir üçüncü dikilitaşı hemen doğu duvarının önüne yerleştirmişler. Yapıların üzerini ne şekilde örttüklerini bilmiyoruz ancak dal, kamış gibi malzemelerin kullanılmış olması büyük bir olasılık.
Konut yapıları uzun süredir yer düzleminden daha yüksek seviyede yapılırken, "özel yapılar’da çukur barınak geleneğinin sürdürülmüş olması ilginç bir durum olarak karşımıza çıkmakta. Bu durum olasılıkla Çanak Çömleksiz Neolitik B döneminin başlarında birçok yerleşmede "özel yapıların benzer ortak özellikler taşıması" geleneğinden kaynaklanmaktadır. Bu özellikleri, yerleşmenin biraz dışındaki konumları, söbe ya da köşeleri yuvarlak dönüşlü dörtgen plan, bazen payandalar ile desteklenmiş kalın taş duvarlar, yarı çukur taban düzlemi, tabanlara gösterilen özel önem, tabanların içine dikilmiş anıtsal işlenmiş ya da işlenmemiş dikili taşlar ve sığ tekneler olarak sıralayabiliriz. Yapıların gömülüp aynı yerde biraz yön kayması ile yenisinin yapılması da bu ge­leneğin bir parçası olarak karşımıza çıkmakta.
Kanallı Yapı geleneğinin ne kadar sürdüğünü bilmiyoruz. Bu yapıların üstüne yapılan yapılarda tabanın yaşam düzleminden yükseltilmemiş olmasını Ça­yönü halkının artık nem probleminin kalmadığının göstergesi olarak kabul edebiliriz. Yapıların önce taştan dış duvarlarını örmüşler, sonra kapı açıklıkları bırakarak iç duvarlarını örerek üç oda oluşturmuşlar, sonra da tabanına taş döşemişler. Duvarların iç yü­zeylerine yerleştirdikleri kısa payandalar duvarlara destek olmaktan çok damı desteklemek amacıyla ya­pılmış. Yapıları çevreleyen kaldırımlar kullanılmaya devam ediyor. Taş Döşemeli Yapılar'da oturanlar ya­pılarının yönünü de değiştirmişler, dolayısıyla köyün genel görünüşünde de değişiklik söz konusu. Yapılar kuzeydoğu-güneybatı yönünde geniş açık bir alanın çevresine yapılmış. Köyün batısındaki geniş açık alanlar işlevleri değişmemekle birlikte yavaş yavaş küçülmeye başlıyor, bu küçülme Hücre Planlı Yapıların "yapılar arası avlularının" öncüsü gibi. "Yapıların gömülmesi geleneği" yerleşmenin doğu kesiminde kolaylıkla geniş, taşlarla kaplı bir alan elde edilmesine olanak vermiş, alanın düzeltilmesi sonu­cu da ilk Çakıllı Meydan ortaya çıkmıştır. Bu Çakıllı Meydan, Hücre Planlı Yapıların Toprak Meydanı' nın, "özel açık alan" geleneğinin bir öncüsü. Aynı  zamanda yerleşmenin kendi içinde işlevsel alanlara bölümlenmesini daha da belirginleştiriyor. Çakıllı Meydan'ın kuzeyinde konutlar yer alırken, güneyi özel yapılarla sınırlı, güneydoğu köşesinde dörtgen planlı Kafataslı Yapı ve ona ek olarak yapılmış tek odalı bir mekan, güneybatı köşesinde ise tabanı kü­çük çakıl taşları ile kaplı üç tarafı duvara bitişik sekilerin yerleştirilmiş olduğu çayönü halkının "toplantı odası" Sekili Yapı.
Taş Döşemeli Yapı planı üç kez uygulanmış, daha sonraki Hücre Planlı Yapıların sahip­leri köylerinin düzenini zorunlu olarak tekrar değiştirmişler. Bu değişikliğin nedeni köyü n kuzeyindeki akarsuyun yatağının değişmesi ve genişleyerek yerleşmeyi tehdit etmesidir. Özellikle taşkınların etkisinin hissedildiği doğu kesimde teras duvarlarının evlerin bir kısmının sular altında kalmasına engel olamaması üzerine yapıların kuzey du­varları takviye edilmiş. Bu sorunun Ça­nak Çömlekli evre de de süregelmesi köy sakinlerini dereye doğru büyük bir set duvarı yapmak zorunda bırakmış.
             Bu teraslama işlemi köyün batı kesi­minde daha alçak tutulmuş. Birbirine koşut batı kuzeybatı-doğu güneydoğu yönünde yer yer 1-1,5 m.'yi bulan taş duvarlarla desteklenen terasların hemen arkasına aralarda avlular bırakarak evlerini inşa etmişler. Avlular mezbaha alanı gibi, sığır, geyik ve keçi kemiğinin çokluğu, buna karşın daha önceki dönemlerde çok bulunan domuzun hiç bulunmaması Çayönü halkının beslenmesindeki değişikliği de yansıtmakta. Atölye­ler bu alandan daha batıya hemen hemen iskan dışına taşınmış.
 
Bu zamana kadar tek katlı evleri olan köyün artık iki katlı yapıları var. Hücre Planlı Yapılar'ın bodrum katı iç yaşam düzleminin dış alandan yükseltme geleneğinin oldukça gelişmiş aşaması, ancak bazı gereksinimler yapıların bu şekilde inşa edilmesine yol açmış da olabilir: Daha fazla mekana gereksinim olduğu bir sırada yerleşmenin daha sınırlı bir alanda toplanmaya mecbur kalması gibi... Altı tane birbirine geçişli hücre ve iki tane bağımsız ön odadan oluşan bodrum katı üstteki yaşam alanının dışında "aynı toprak parçasında" depolama, mezarlık gibi ek kullanım alanları sağlamakta. Kalın bir taban ile bodrumdan ayrılan üst katlar tamamen kerpiç, kerpiçler artık uzun dörtgen bloklar şeklinde, ara bölmelerin olup olmadığını bilemiyoruz, bazı yapılarda yerlere hasırlar serilmiş, hasırları ara bölmeler olarak kullanmış da olabilirler. Üst katlara, dıştan yapıların çevre­sini dolanan kaldırımın kuzeydoğu ucundaki taş merdivenlerle ulaşılmakta (Resim 4). Damlar artık ke­narları korkuluklu düz toprak dam, bu alanlar da Çayönü halkına aynı yapı içinde geniş bir kullanım ala­nı sağlamakta (Resim 5). Evlerin içindeki taşınabilir eşyaların sayıca çokluğu ve çeşitliliği de açık alanların azalması sonucu bir kez daha, "işler’in evlere kaymış olduğunu göstermekte. Kullanım alanından günlük işlerde azami yararlanma yöntemleri çayönü halkının yerleşmenin doğusunda Toprak Meydan (Plaza) için oldukça geniş bir alan ayırmasını engellememiş (Resim 6). Belirli aralıklarla bir düzen içinde sıralanmış, ortalama 2 m. yüksekliğindeki dikilitaşları ve güneydoğu köşeye doğru yerleştirilmiş yan yana iki tane iri "yivli taş" ile 60x2O metrelik bir alan kaplayan Toprak Meydan, bir anlamda, dört duvar ile çevrili "özel kapalı mekanların" daha geniş ölçekli "üstü açık mekana" aktarılmasıdır. Meydan'ın tabanı özenle yer yer yanık kerpiç malzeme, yer yer de yerinde yakılmak suretiyle elde edilen kırmızı top­rak ile kaplanmış. Birçok kez yenilenen taban her se­ferinde özenle temizlenmiş. İkinci yenileme işleminin yapılması sırasında dikilitaşlar kırılarak yatırılmış ve "gömülmüş" (Resim 7). Bütün bu "özel eşyalar" ve işlemler çayönü halkı için bu Meydan'ın "çok özel önemi" olduğuna işaret etmekte. Meydan'ın kuzeyin de özenli yapılmış köyün daha ayrıcalıklı kişilerinin oturduğu konutlar, kuzeydoğusunda da Terraza Ya­pısı yer almakta.
 
                Terraza Yapısı Çayönü halkının mimaride ulaştığı ustalığı yansıtır: Dıştan dışa 12x9,25 m. boyutlarındaki yapının kalın taş duvarlarına karşılıklı ikişer tane taşıyıcı olmaktan çok, "özel anlamı" olduğunu düşündüren küçük payeler yerleştirilmiştir. Yapının döşemesi, ortalama 12 cm. kalınlığında söndürülmüş kireç ile birbirine bağlanmış küçük beyaz kireçtaşından bir dolgunun üzerine aynı cins kırmızı renkli taşın dökülüp, bastırılması ve açkılanarak düzeltilmesi şeklinde yapılmıştır. Döşemenin düzgünlüğü çayönü halkının "düzeç" olarak sudan yararlanmış olabileceğini akla getirmektedir. Kırmızı döşemenin içine, ya­pının kuzeygüney eksenine koşut, payelerin hizasına gelecek şekilde, beyaz taşlarla yapılmış ikişer tane beyaz hat yapılmıştır. Ayrıca kuzeydoğu köşesinde ağzı kuzeydoğuya dönük kilden yarımay şeklinde bir "ocak" yerleştirilmiş. Yan yüzünde stilize insan yüzü kabartması işlenmiş sığ bir teknenin çeyrek parçası yapının içinde bırakılmış. Döşemenin ortası tahrip edilerek yapı terk edilmiştir.
 
Hücre Planlı Yapılar evresinin sakinleri taşın yanı sıra topraktan daha fazla yararlanmaya başlamışlar sadece yapılarında değil diğer günlük kullanım araç gereçlerinde de... Kerpiç çamurundan yapılmış kaba kaplar, kil "tabaklar", ev modelleri, küçük kil toplar, yassı pullar vs...
Hücre Planlı Yapılar'ın son kullanım dönemleri çayönü'nün günlük yaşantısında önemli birtakım değişikliklerin olduğuna işaret etmekte. Bu değişikliklerin nedenlerini tam olarak bilemiyoruz ancak yapılarda ilk kez birtakım yenilemeler ve ekler göze çarpmakta. Daha sonra köy sakinleri birden bire yapılarını tekrar çukur tabanlı olarak yapmaya başlıyorlar. Daha önceki özen de kayboluyor, evler basit taş duvarlı ve geniş dörtgen tek odalı. Dış kullanım alanlarında eski düzen yok, hatta çok önem verdikleri Meydan bile bir çöplük alanı haline dönüşmüş. Bir süre ortak özel yapılar yapılmış ama eski görkemlerinden eser yok. Çok sayıda evcil koyun ve keçinin ortalıkta gözükmesi, bu hayvanlara "bağımlı yaşama" ve belki de bu hayvanları "getiren" yeni sakinlerin gelenekleri Çayönü halkının yüzlerce yıllık alışkanlıklarını değiştirmiş. Bu halkın nasıl bir yaşam sürdüğünü, geleneklerini bilmiyoruz. Bildiğimiz, yalnızca Çanak Çömleksiz Neolitik köyün kuzeydoğusuna yerleşmiş oldukları, yapılarını ahşap, saz ve kerpiç karışık yaptıkları ve kaba çanaklar kullandıkları.
 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol